kişi görüntüledi

9 Ocak 2012 Pazartesi

CILIZ

    Şakaklarımda cılız sesinin güçlü tınısı.
    Sarsıla yalpalaya yaklaşan gövden, bir hışım.
    Asi bileklerinin hiddetle kıvrılışı.
    Yanağıma kapanışı bir cümbüş cılız parmaklarının.
Özlem tenim, öfke yanığı ellerinde. 
Hoyrat çarpışmalarda buluşmalarımız, sakınışsız sevişmelerden göçebe. 

Tanıdık sokuluşundaki açlık. 


Bu kez, buza durmuş karnım, omzum, göğüslerim. 
Küskünlüğün yırtıcı. 
Kesişmekten kaçıyor tenhalarında sığıntı gözlerin; hiç bilmediğim donuk halleriyle.



     Sanki ilk sızışı ruhuma çelimsiz gölgenin.
     Kuytularımda buhara duran özü teninin.
     Ruhunun yeşilinden gülümseyişime sızardı o ışık; 
         uyandıran şimdi kendi yatırdığı rüyadan. 
     Kalplerimizi eş-atımlı birleştirir duruşun; 
        isteksizce eşlik ediyor şimdi son dansımıza.




Benliğim… Dokunuşlarının tuvali. 
Kanar tutkunun rengini; şefkatin ve öfkenin. 
Son ayrıcalığım hiddetin: Son okşayış… 
Gözler açık, gözler kapalı. 




Kaçınılmaz soru titretemiyor mutsuz, serseri dudaklarını. 
Henüz gevşemeyen sahiplenişin uzanmış yamacıma. 
Savrulmuş enkazım… 
Meraksız, acelesiz, bomboş zihnim.


Yanağımda cılız sesinin hala tatlı tınısı. 
Vaatsiz, yarım kalmış, serin. 
Nelere tutunmuş, kim bilir kaçıncı yangında nefeslerimiz. 


Dağılan renklerin dokunulmaz “büyük resim”e yerleşti bile sevgilim. 
Gözlerimi yitirmeyen kenetlenişinde tüm giziyle zaman, uzam, süreklilik.
An’ın sonsuzluğa özgürlüğünü ilan edişi. 


Mutluluk? 
Cılız kollarının arasında çoktan can verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yazın